WORLD ALPAGU FEDERATION DÜNYA ALPAGU FEDERASYONU TÜRK SAVAŞ SANATI
   
 
  TÜRKLER ve SAVAŞ SANATI
BU YAZI DİKKATLA OKUNMALI ve ARŞİVLENMELİDİR.
Konumuzun bu noktasına geldiğimizde benimle birlikte belki bir çok Türk Do spor’ları tarihi ile ilgilenen arkadaşlarımın üzerinde durduğu çok önemli bir noktaya temas etmek istiyorum. Türk’lerin Uzakdoğu sporlarındaki etkisi.Bu konu ile ilgili yıllardan bu yana her çalışmamda kamuoyu oluşturmaya ve Türk Do sporu yapanları bilgilendirmeye çalıştım.Şahsen Türk’lerin Do spor tarihinde özellikle Çin Kung-fu’su üzerinde önemli derecede etkileri olduğuna tarihsel gerçeklerle inanan bir kişiyim.Türk’lerin Çin Kung-fu’sundaki etkilerini geniş bir açıklama ile sizlere aktarmak istiyorum.Bu konu dada lütfen sizlerin aşağıdaki bilgiler dahilinde kamuoyu oluşturmanızı ve her ortamda bu konuyu ve iddiaları gündeme getirmenizi önemle Türk sporu adına rica ediyorum.

TÜRK'LERİN KUNG-FU ve TÜM DO STİLLERİ TARİHİNDEKİ ETKİSİ

Tüm Kung-fu ve Çin tarihçileri eserlerinde Kung-fu spor'u sayesinde,Çinlilerin efsanevi yenilmez savaşçılara ve ordulara sahip olup,bu orduları da Budizm'in olağan üstü güçleriyle donatarak,yenilmez kahramanlar ve ordularının savaş ve mücadelelerini anlatırlar.Yakın zamanda ülkemizde hayli popüler olan Çin dövüş filmlerinde'de hep bu konular işlenmiş senaryolar Çinli efsanevi dövüşçüler ve askerler üzerine yazılmış,bu dövüş ustalarının kalabalık rakiplerle, bire on gibi,tek başlarına mücadele ederek Çinli savaşçıların yenilmez gücü sergilenmiştir.Çinlilere göre bu üstün savaş gücü onların yakın dövüşü çok iyi bilmelerinden ve doğal silahları çok iyi kullanmalarından kaynaklanmaktadır.O dönemdeki savaşların ilkel silahlarla ve göğüs göğse yapılması,insan gücünü ön plana çıkardığından,bu gücün kendilerinde fazlasıyla var olduğuna inanan Çinliler,bu iddialarını tüm Kung-fu ile ilgili eserlere, romanlara, hikayelere ve günümüz teknolojisi ile çevrilmiş filmlere olabildiğince işlemişlerdir.

Bu iddaların çok az gerçeklik payı olsada aslında tek taraflı ve milliyetçi duygular içerisinde iddia edilen ve gerçek tarih ile bir çok çelişkisi bulunan bir kültür dayatmasından başka bir şey değildir.Aslında dikkatlerden kaçan en önemli husus şudur.Bu tip gerçekte propaganda amaçlı hikaye,film ve romanlarda hiç bir zaman Türk'ler ve onlarla olan mücadeleler ve özellikle savaşlar işlenmemiş tarihsel bir gerçek olduğu halde asla gündeme getirilmemiştir.Halbuki tarihte uzun yıllar sınır komşusu olan iki ülke sürekli çatışmalar,üstünlük sağlamaya yönelik saldırılar ve savaş'larla karşı karşıya gelmişlerdir.Bu savaş ve çatışmaların çoğunda, Çin,Avrupalı ve Türk tarihçilerin belirttiği üzere Türk'ler galip çıkmıştır.O dönemdeki savaşların insan gücüne dayalı olduğunu belirtmiştik,kılıç,kama,mızrak,kalkan,gürz, balyoz,zincir vb. silahlarla mücadele eden savaşçılar bu savaş aletlerini kullanmayı çok iyi bilmeleri gerekirken çoğu zaman silahsız mücadele etme zorunluluğu olduğundan silahsız yakın döğüşüde iyi bilmek durumundaydılar.

Bu iddialar ve gerçeklerden sonra şu soruyu düşünmemiz gerekir.Silahlı ve özelliklede silahsız yakın dövüş mücadelelerinin kendi topraklarında doğduğunu ve geliştiğini böylelikle yenilmez ordular ve savaşçıları olduğunu iddia eden Çinliler Türk'lerle yaptıkları sınır çatışmaları ve savaşlardan neden çoğunlukla mağlup çıkmışlardır.Türk Çin savaşlarının en yoğun olduğu dönem ise savaş sanatlarının Çin topraklarında zirveye çıktığı zaman dilimidir.Buna rağmen yenilmez ordular ve savaşçılar Türk ordularının hatta kabilelerinin karşısında neden mağlup olmuşlardır.İşte bu sorulara hiç bir Çinli Kung-fu tarihçisi cevap vermek istemez ve hiç bir Kung-fu kaynağında Türk'lerle olan mücadeleler geçmez.Halbuki çok güçlü ve yenilmez savaşçıların bu mücadelede yer alması gerekmeziydi veya yer aldılar da sürekli gelen yenilgiler ve başarısızlıklar tarihten gizlen dimi. Bu bölümün başlığını oluşturan Kung-fu'da Türk'lerin etkisi'ni dağa iyi anlayabilmemiz için Türk ve Çin milletlerinin tarihsel yapılanmaları,iki ülke arsındaki ilişkiler,kültür alış verişleri ve savaşları geçmişe kısa bir yolculuk yaparak incelememiz gerekmektedir.Bu yüzden konumuzun bundan sonrasını Çin ve Türk milletlerinin tarihsel gelişimlerini özetleyerek devam etmekte fayda görüyoruz.

ÇİN TARİHİNDE TÜRKLERİN YERİ


Çin tarihi en eski çağlar,eski Çin devletleri ve cumhuriyet devri olmak üzere üç bölüme ayrılır.En eski çağlar,M.Ö.1050 ve M.S.220 yıllarına dayanır.Bir çok tarihçi bu tarih kesitlerinde Çin'in gelişme devrelerindeki Türk'lerin etkisinden bahsetmişlerdir.Çin'in bu devrelerde şekilleşen kültürü ve çeşitli sanatlarınki bunlardan sadece bir kaçı olan vazoculuk,çömlekçilik,çizgili seramik türleri vb. sanatlarda mutlak surette başka medeniyetlerin etkisi olabileceği gibi özellikle Türk’lerinde derin etkileri vardır.Günümüzde eski medeniyetlerin aynası olan bu sanatların Orta Asya'nın taş devrine ait ilk insanlık sanatları olmasına rağmen, bu kültürel gelişmeyi Çin kendi nüfus yoğunluğuyla kendine mal etmeye çalışmıştır.

Çin arkeoloji tarihinde'de bir leke teşkil eden bu durumu zamanın büyük alimleri MÖSYÖ VİGNİER,RENE GROUSSET ve ünlü alim UMERAHA eserlerinde bahsederek tüm Dünya'yı bilgilendirmişlerdir.Bu durum kitabımızın ilk bölümünde bahsettiğimiz gibi,Çinlilerin gelişen her kültürel faaliyeti sahiplenmeye çalışmalarına iyi bir örnektir.Biz bu ve bunun gibi bir çok tarihsel örnekler olan realitelere fazla girmeden Kung-fu spor'unun en popüler olduğu dönemlerdeki Çin'in idari yapısını inceleyerek konumuza devam etmek istiyoruz.

Çin'in ikinci tarihi olarak bilinen M.S.200 ler, Çin'de krallık,derebeylik,mutlak diktatörlük ve imparatorluk devirleridir.M.Ö.249 kadar ayakta kalmayı başaran DOĞU, ÇOU devleti Çin'in manevi kültürünün en çok geliştiği ve inceldiği bir devir olmuştur.KONFÜÇYÜZ veya diğer adı ile KUNG-DZI ve LAOT-SE yada LAV-DZI ismiyle bilinen ünlü filozof ve düşünürler bu devirde yetişmiştir. Sülaleleri’nde hakim olduğu bu devirlerde yedi feodal beylikten en kuvvetlisi olan T-SİN beyliği diğer beylikleri yenerek,ilk defa Çin birliğini kurmayı başarmıştır.Çin ismi de efsaneye göre bu T-SİN kelimesinden meydana gelmiştir,ayrıca T-sin zaman içerisinde dinsel bir görüş olmuştur.M.Ö.206 dan M.S.220 yılları arasındaki dört yüz yıllık han sülalesi egemenliği zamanı sürekli Türk akınlarına ve savaşlarına rağmen Çin tarihinin altın devri yaşamıştır,Çünkü devlet GENTRY yani aydın memurların idare ettiği bir yönetim altındadır.M.S.220 de HAN sülalesinin yıkılmasından sonra 618 de T-ANG sülalesinin kurulmasına kadar geçen zaman birimi,denilebilir ki Çin'de Türk kavimlerinin egemenliği devridir.Bu tarihler ise Kung-fu ve savaş sanatlarının en popüler olduğu ve gelişimini en üst düzeye çıkardığı dönemdir.

KUNG-FU KUZEY STİLİ & TÜRK'LER


ÇA-OLUR,VEİ-HİYA ve LEANG devletler ide kuzey Çin'de Türk asıllı kimseler tarafından kurulmuş olan Çin devletleri olduğu da tarihi bir gerçektir.Üç sülale devri denilen bu devirde, sülaleler birbirleri ile daima boğuşurken,Hun'lularda yeniden kuvvetlenmiş ve Çin'in kuzey bölgelerini ele geçirmişlerdir.Çin böylece biri kuzey'de yabancı öteki güneyde yerli olmak üzere iki kültür bölgesine ayrılmıştır.Bu ayrılış Kung-fu stillerin in’de kuzey ve güney adıyla ikiye ayrılmasına sebep teşkil etmiştir.580 yılına kadar süren bu ayrılış sonucunda birbirinden farklı iki kültür meydana gelmiştir.Güneyde eski Çin gelenekleri ve Budizm'in hakimiyeti olduğu halde kuzeyde bir Türk kültürü olan Toba gelenekleri ve gök dini gelişmiştir Çin'in en büyük gelir kaynağı olan ipeğe garp bölgelerinde pazar bulmak için,Türk'lerle devamlı mücadele eden Çinliler,çatışma hatta zaman zaman savaşa dönüşen bu mücadelelerin çoğundan mağlup ayrılmışlardır.Türk'lerin üstün savaş kabiliyetleri karşısında sürekli ezilen Çinliler dağa sonra taktik değiştirerek çeşitli entrikalara baş vurmuşlar Türk kabilelerinin aralarına ajanlar sokarak kabile ve boy'ları birbirine düşürmek suretiyle Türk'lerin savaş güçlerini düşürmeye çalışmışlardır.Yine ordularını Türk usulüne göre yetiştirerek özellikle Hun silahları ile teçhiz ettikten sonradır ki ancak Türk'lerle başa çıkabilmişlerdir.

TÜRK TARİHİ & TÜRK'LERİN ÇİN TOPRAKLARINDAKİ ÜSTÜNLÜĞÜ

Türk'ler Dünya'nın en eski ve devamlı kavimlerinden biri olup,aşağı yukarı dört bin yıllık bir tarihe sahiptirler.Orta Asya'daki anayurttan başlayan sürekli göç hareketleri Türk'lerin aynı zamanda nüfusça kalabalık olduğunu da gösterir.Türk'ler bu nüfus çoğunluğu ve faal durumları dolayısıyla da Dünya tarihinde mühim rol oynamışlardır.M.Ö.1100 lerden itibaren kalabalık kütleler halinde Çin'in ŞİMAL-İ garbisindeki KON-SU ORDOS bozkırlarına doğru kaymaya devam etmişlerdir.Burada yaşayan halk Çin menşeli olup Moğollar ve Tibetlilerin tüm kültür taarruzuna rağmen ziraata dayanan LUNG-SHAN adlı eski bir kültürle yaşamlarına devam etmişler ancak Türk'lerin her yönden müdahaleleri ile Türk etkisinde oluşan farklı bir kültürü kabul etmişlerdir.

YANG-SHAO diye anılan ve bugünkü gerçek Çin kültürü nünde esasını teşkil eden bu yeni kültürün siyasi sahada belirtisi olan CHOU devleti M.Ö.1050 ve 247 tarihleri arasında var olmuş ve diğer gelişen Çin devletleri ve kültürlerine de yol göstermiş ve etkilemiştir.Türk'lerin diğer milletlerden ayrıcalıklı bir şekilde kendi kültürlerinin misyonerliğini başarılı bir şekilde yaptıkları reddedilmeyecek tarihsel bir gerçektir.Yine Çin kaynaklarında Hİ-UNG-NU adı ile gösterilen topluluğun çekirdeğini'de şüphesiz Hun Türk'leri oluşturmuştur.Diğer taraftan Hindistan'ın İNDUN-PENCAP havalesine doğru ilk Türk hareketinin M.Ö.1000 başlarına rastladığı tahmin edilmektedir.

Konumuzun bu noktasında Türk'lerin Çin toprakları üzerindeki hakimiyetini bize adeta tescil edici nitelikte olan Çin toprakları üzerinde kurulan bazı Türk devletlerini belirtmek istiyoruz. Bunlar,TABGAÇ,GÖKTÜRK HAKANLIĞI,UYGURLAR,KAN ÇOU UYGUR DEVLETİ, KIRGIZLAR, TÜRGİŞLER ve KARLUKLAR’ DIR.Türk kolları dağa genelde Çin topraklarında batı Çin ve doğu Türkistan'da yoğundur.Ayrıca Türk tarihinde rastlanan,Karahanlı hükümdarlarının kullandığı TOMGAÇ ve TAVGOÇ HAN unvanları Türk'lerin Çin'e hakimiyetini ifade eder,çünkü Çinlilerin TOPA diye telaffuz ettikleri Türk'lerin TABGAÇ boyu kısa zamanda gelişip Çin'in bir bölümünü ele geçirerek,Çin üzerinde uzun yıllar hakimiyet kurmuştur.Ancak zamanla Tabgaç devleti Budizm'den etkilenmiş , bu dinin etkisi ve diğer kültürel sebeplerle Türk'lerin savaşçı niteliği kaybolmuş ve zamanla bu devlet erimiştir.

479 yılında Tabgaç devletinin sınırları içerisinde yüzden fazla Budist tapınağı iki binden fazlada Budist rahip bulunmaktadır.Çin tarihindeki Türk'lerin etkisini ünlü Türk tarihçisi RIZA ÇAVDARLI ,İLK TÜRKLER adlı eserinde çok değişik ve ileri boyutlardaki ilginç iddialarıyla ele almıştır.1938 yılında yazılan bu eserde Rıza çavdarlı,Çin'e giren ilk ilkel dinlerin Türk'lerden geçtiğini ve ünlü düşünür Konfüçyüs'ün Türk topraklarında doğduğu ve Türk neslinden geldiğini iddia etmiş ve Budizm'inde Türk tesiri altında geliştiğini kendine göre delilleriyle açıklayarak,tarihsel boyutları incelenmesi gereken iddiaları ortaya atmıştır.Tarihsel realitedir ki Türk'ler Göktürk'lerden bu yana gerçek anlamda Çin'e hükmediyorlardı.Bu önemli dönem ise M.S.500 yıllara kadar uzanır.İşte bu tarih kesiti dövüş sanatlarının Çin'de en üst düzeyde çalışıldığı dönemlerdir.

Başta ülkemiz olmak üzere tüm Dünya kung-fu spor'unu Çin sinemasının çevirdiği teknolojik acıdan yetersiz fakat Çin tiyatrosunun estetik ve hareketli kültürünün beyazperdeye verdiği ilginçlikle tanımıştır. Bu filmlerin senaryoları genellikle yukarıda bahsettiğimiz Türk üstünlüğü ile geçen dönemlerde yaşanan efsaneleri ve hikayeleri konu almakta,var olduğuna inanılan yenilmez savaşçılar ve ustaların mücadeleleri anlatılmaktadır.Shaolın mabedi ve o mabedin dövüş ustası rahiplerinin kötülerle olan mücadelelerinde insan üstü güçlerini kullanarak galip gelmeleri genelde en fazla kullanılan konulardan biridir.Bunun gibi Çinli savaşçıların ve dövüş ustalarının olağan üstü güçleri bu filmler sayesinde tüm Dünya'ya Kung-fu ve Çin propagandası olarak izlettirilmiştir.

Günümüzde devletler tarafından özellikle spor'un kültürel bir misyonerlik aracı ve siyasi etkiyi arttırıcı araç olarak kullanıldığını düşünürsek Çin'in bu davranışını anlamamız dağa da kolaylaşır.Spor kültürel aktarımları sağlayan önemli bir unsurdur.O kültüre ait branşlar halka ait olan her şeyi içine alır adeta halkın içini gösterir,yaşayış düzenini alışkanlıkları kısaca tüm kültürü yansıtır.İşte bu filmlerin meydana gelmesindeki en önemli etken bu kültür satışıdır. Fakat ne gariptir ki Çin tarihi boyunca Türk'lerle sürekli devam ede gelen sert çatışmalar ve savaşlar bu filmlere asla konu edilmemiştir.Hiç bir Çin dövüş filminde bu konu ile en ince bir ayrıntıya dahi rastlanmaz.Halbuki o dönemlerde göğüs göğse yapılan mücadeleler , konusunu sadece savaş sanatlarıyla oluşturan bu filmler için önemli bir kaynaktır.Bize göre bu tarihsel gerçekleri gündeme getirmemenin sebebi, yukarıdaki satırlarda'da belirttiğimiz üzre Çin ve Türk milletleri arasında tarih boyunca gerçekleşen savaş ve çatışmalardan Türk'lerin çoğunlukla galip çıkmasıdır.Konumuzun bu noktasında bir düşüncemizi belirtmek istiyoruz.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız konularda,kendi milletimizi tek taraflı üstün göstermeye çalıştığımız veya milliyetçilik duygusallığıyla tarihte gelişen bir çok olguyu Türk'lere mal etmeye çalıştığımız anlaşılmamalıdır.Bu eserde konu olan Türk'lerle ilgili tarihsel gerçekler,tarih ansiklopedilerinden ve yabancı kaynaklardan derlenmiştir.Ayrıca Türk ırkını Çin ırkında üstün gösterme gibi bir niyetimizde asla yoktur,ancak sık sık karşıya gelen iki milletin yaptığı savaşlarda Türk'lerin üstünlüğü bir gerçektir.Çin seddinin yapılma amacı herkesçe bilinmektedir.Tüm bu iddiaların aksine amacımız Çinli tarihçilerin tek taraflı ve çifte standart yaparak yazdıklarına inandığımız Kung-fu tarihine değişik bir bakış açısı getirmek ve bunu tarihi,ilmi ve mantık ölçüleri içerisinde kanıtlamaktır.

Bize göre Çin haksız bir şekilde Kung-fu spor'unu tek başına sahiplenmiş ve bu sistemin gelişimindeki Türk ve Hint unsurlarını sadece göz ardı etmekle kalmamış, hiç bir yazılı kaynakta dahi tarihsel bir gerçek oldukları halde bu iki unsurdan hiç bahsetmemiştir.Türk'ler gibi Hintlilerde aynı çifte standarda uğramışlardır.Hint dövüş sanatları tarihinde çok eski zaman birimlerine uzanan KALARİPAYT isimli bir dövüş sisteminin zamanla HİNT KENPO’ SU adını aldığı ve bu sistemin yine Hintli rahip Bodhidharma ile Çin'e geldiği ve yine bu rahip sayesinde Çin Budist mabetlerinde ilkel bir biçimde çalışılan Çin Kung-fu'su ile birleşip ilk sistemli Kung-fu'nun ortaya çıktığını düşünürsek Kung-fu tarihindeki Hint etkisini de görmüş oluruz.Çin'in en önemli avantajı hatta başarısı bu sanatları kendi toprakları üzerinde siste matize etmesidir.Bu sebepten dolayıdır ki Kung-fu'ya sahiplenme hakkını kendilerinde bulmuşlardır.

Bilinen gerçektir ki hemen hemen her uygarlığın tarih süreci içerisinde kendi kültürüne bağlı olarak geliştirdiği bir dövüş sanatı vardır.Örneğin beş bin yıllık bir mısır mezarında dövüş ve savunma hareketlerini içeren taş resimler bulunmuştur.Yine geçmişi M.Ö.2000 ila 3000 yıllara kadar uzanan iki Babil eserinde bugünkü modern savunma sanatlarının tekniklerine benzer resimlere rastlanmıştır.Çin'de kendi kültürü ile muhakkak ki bir dövüş sanatı geliştirmiştir bunun adıda Kung-fu'dur.Ancak bizim itirazımızı oluşturan temel nokta bu sporun gerek ilk temelleştiği noktada gerekse dağa sonraki yıllardaki gelişiminde büyük etkisi olan Türk'lerden hiç bir surette bahsedilmemesidir. Maalesef bu konuda'da elimizde yeteri kadar bilgi ve kaynak yoktur.Bu tarihsel belgeleri Çinli tarihçilerin yazdıklarını düşünürsek buda normaldir.Elinizdeki eserde bu zor şartlar altında yazılmaya çalışılmıştır.Ancak bir ilke imza atarak Do spor'larının tarihi ile ilgilenen Türk spor'cuları için çok uzun geçmiş tarihlere uzanan atalarımızın hakkını verme açısından bir başlangıç olacaktır inşallah.

Türk ırkının sadece Çinlilere değil karşı karşıya geldiği çeşitli milletlerin ordularında genel bir üstünlük sağlamıştır.Savaşlarda dayanılmaz gücü olan Türk'lerin bu özelliği nereden gelmektedir,bu sorunun cevabını Çin,Bizans,Rus,Süryani ve Türk kaynaklarda yaptığımız incelemeyle bulmaya çalıştık. Bu konudada özet olarak bahsedip tüm Dünya milletlerinin kabul ettiği Türk'lerin üstün savaş güçünün sırrını ortaya çıkarmaya ve bu sayede Çin üzerindeki etkisi iddialarımızı daha sağlam temellere oturtmaya çalışacağız.

TÜRK SAVAŞÇILARININ YETİŞMESİ


Yabancı tarihçiler Türk'lerden önceki kavimlerin atlı muharebe usullerini pek bilmediklerini iddia etmişlerdir.Bununla birlikte Türk'ler hakkında aşağıda okuyacağınız satırlar gibi bir çok tarihsel gerçekleri birazda överek anlatmışlardır.Yine bir çok tarihçi HUN'luların Türk boylarında olup olmadıklarını tartışmışlardır.Ortaya çok değişik görüşler atılmış,fakat Hun'luların bir Türk'lerin Oğuz boyundan meydana gelen bir kabile olduğu kanısı ağır basmış ve bir çok tarihçi Hun'lulardan Türk diye bahsetmişlerdir.Geleceğin oklu Hun ve Türk savaşçıları dağa çocuk denecek yaşta talimlere başlıyor,koyun sırtında biniciliği deniyor,sonra sincap,gelincik ve kuşlara sonra tilkilere ve tavşanlara ok atarak atıcılığa alışıyor,büyüdüğü zamanda mükemmel bir atlı muharip oluyordu.Henüz ayakta durabilecek bir Türk çocuğunun yanında eyerlenmiş bir at hazır bulunurdu.

Türk'ler at sırtında yerler, içerler,alış veriş yaparlar, sohbet ederler ve uyurlardı,Yine Türk'ler at üstünde ölmeyi şeref sayarlar,hastalanarak ölmek tende utanç duyarlardı.At başka bir kavmi yalnızca taşıdığı halde,atın sırtı Türk'lerin ikametgahı idi.Eski Türk'lerde fertler savaşçılık ve mücadele sahasında şahsiyetlerini bulurlar ve gösterecekleri kahramanlık ölçüsünde cemiyette yerlerini alırlardı.Kadınlarda aynı şekilde yetişmiş olup çok kere erkeklerle birlikte savaşa katılırlardı.Türk'ler komşularına nazaran nüfus bakımından mukayese edilemeyecek kadar az insan güçüne sahip olmalarına rağmen,Asya'nın en güçlü ordusuna sahip olmuşlardır.Buda teşkilatçı ve düzenli askeri birlik bulundurmalarından kaynaklanıyordu.

Ordularının en büyük başarısı süratleriydi.Çevik Türk atlı birlikleri düşmanı ani baskınlarla kısa zamanda imha ediyorlardı.İlk vuruşta imha etmezse,süratle geri çekilir,düşmanı peşine takarak geniş Türk topraklarına çekip yorup aniden sıkıştırıp imha ederdi.Türk boylarında yeni yetişen bir gencin isim dahi alabilmesi önemli ve zor şartlara bağlıydı.Çok vahşi bir hayvanı avlaması veya bir kahramanlık göstermesi gerekirdi.Tüm bunlardan hariç çok iyi at binmesi,ok atması,hayvanlarla ve insanlarla göğüs göğse mücadele etmesi,güreşi ve tekmeli yumruklu savaşmayı vb. bir çok meziyeti üzerinde taşıması gerekmekteydi.Yine yabancı kaynaklarda belirtildiği üzere Türk halkına sürekli başarılar sağlayan ve aynı zamanda savaş hazırlığı vasfında'da olan daimi spor hareketleri idi.Ata binmek ok atmak karşılıklı dövüşmek herkesin günlük meşgalesi idi.Cirit,gülle atma,güreş,yırtıcı kuşları avlama vb. mücadele azmini kuvvetlendirici çalışmalara kadınlarda katılır ve bugünkü modern futbol,golf ve polo'ya benzer top oyunlarını sık sık oynarlardı.

Özellikle bugünkü ismi ile Polo çok eski bir Türk spor'u olduğunu bir çok tarihçi kanıtlamıştır.Bu spor'un orijinal isminin ÇEVGAN olduğu ve İngilizlerin Hindistan'da, Timur oğullarından bu spor'u görüp,alarak bütün batıya ve dünyaya yaydıkları bir realitedir.Ünlü Türk gezgini Evliya çelebide eserlerinde ,Bitlis’te Şeref han camii yanındaki Çevgan meydanında haftada bir gün sürekli bu oyunun oynandığınından bahsederek Türk'lerin yakın zamanlara kadar bu eski spor geleneğini sürdürdüklerinden bahsetmiştir.Yine Atalarımızın ilk denedikleri ve sürekli yaptıkları spor şekillilerinin temelini kuvvet denemesi ve bugünkü modern güreşe benzer,ABA GÜREŞİ olduğu bilinmektedir.

Yine Türk kültüründen kaynaklanan ATLI SPORLAR,ATICILIK,ÇİRİT,MATRAK,ÇÖGEN, GÖKBÜRÜ,TEPÜK,,KILIÇ ,KARAKUCAK,YAĞLI GÜREŞ,KIRIM , ŞALVAR vb. gibi sporlar dağa çok savaşa hazırlık ve fizik gücü geliştirme ve gelenekleri sürdürme amacıyla Orta Asya Türkülüğünden Selçuklulara,Osmanlılara ve Türkiye Cumhuriyetine kadar bir sosyal miras olarak yaşatılmış ve korunmuştur.620 yıllık bir geleneği sürdürmek için Edirne de her yıl yapılan Kırk pınar güreşleri bu konuda tipik bir örnektir.Türk’ün Rumeli’ye geçişinide belgeleyen tarihi bir olaydır.Tüm bu tarihi gerçeklerin sonucunda bir çok spor tarihçisi savaş sanatlarından türeyen mücadele spor'larının bir çoğunun temelini Orta Asya'daki Türk'ler tarafından atıldığını iddia ederler. Bu tarihçilerin içerisinde bir çok Avrupalı bulunduğu gibi Japon ve doğu kökenli tarihçilere de rastlamak mümkündür.

HUN BOKSU


Batı'da Çinlileri doğuda Romalıları dize getiren Türk kavminin atalarından olan Hun Türk'leri en az bugünkü çağdaş mücadele spor'ları kadar,o zamanın şartlarına göre müthiş bir dövüş sanatına sahiptiler.Bu noktada bir değerlendirme yaparsak hayli ilginç sonuçların karşımıza çıktığını görürüz.Örnek olarak Kung-fu tarihinde bahsi geçen M.S. ilk yüzyıllardaki Çinli efsanevi savaşçılar, yenilmez kahramanlar,şanlı ve şerefli ordular adlarını yavaş yavaş tarih sahnesine yazdırırken,Türk boylarının yetiştirdiği savaşçılar,her türlü savaş silahlarını mükemmel bir şekilde kullanıyor,yakın boğuşmayı ve silahsız mücadele etme yöntemlerini başarıyla uyguluyorlardı.Özellikle Hun Türk'lerinin geliştirdiği Hun boksu adlı savaş tekniği ve silahsız mücadele sanatı o dönemde dahi efsane haline gelmişti.Tüm bunlardan anlaşıldığı gibi Çin savaş sanatlarının geliştiği dönemlerde Türk savaş sanatları altın çağını yaşıyordu.Türk'lerle sürekli çatışma içerisinde olan Çinlilerin Türk'lerin bu savaş sanatlarından etkilenmemesi ve kendi sanatlarına aktarmalar yapmaması imkansız gibi gözükmektedir.Ayrıca geçmiş satırlarda'da belirttiğimiz gibi Çinliler sürekli mağlup oldukları Türk'lerin askeri ve savaş teknikleri, disiplinlerini kopyalayıp uyguladıktan sonra Türk'lerle başa çıkabildikleri de bir gerçektir.

Hun'luların bulup geliştirdiği ve diğer Türk boylarının da kullandığı bu mükemmel savaş sanatı hakkında ne yazık ki günümüzde kaynak niteliğinde bilgi yok denecek kadar azdır.Bunun yanı sıra Türk boylarının kendine özgü geliştirdikleri ve zamanla adları tarihin derinliklerine gömülüp kaybolan bir çok özel sistemler vardır.Bunların biriside KOBOS denilen ve Türk'lerin savaşlarda kullandığı yakın dövüş şeklidir.Çinli savaş sanatları tarihçileri de kasıtlı olarak Türk'lere mal edilmesi kaygısıyla bir zamanlar kendilerinin de yararlandıkları bu sanatlardan hiç bahsetmemişlerdir.Buna rağmen bir çok Avrupalı tarihçi yaptıkları araştırmalarda,Hun boksunu ve diğer özel stilleri kabul etmişler ve bir çok tarihsel kalıntılardaki özellikle Hun boksu ile ilgili gravürlerin varlığını kabullenerek eserlerinde yer vermişlerdir.Hun'lulların çocuklarına ilk öğrettikleri oyun olan Hun boksu yıllar süren ağır çalışmalarla Hun'lu çocuklara öğretilir ve sonunda korkunç bir savaş gücüne sahip savaşçılar yetişirdi.Günümüzde özellikle Avrupa'da popüler olarak çalışılan bir Kung-fu sistemi olan HUN-GARY stilinin gerek isim olarak gerekse teknik yapılanmasında Hun Türk'lerinin önemli etkisi olduğu iddia edilmektedir.Ne yazık ki bu tip iddialar hep birer varsayım olarak olarak günümüze kadar gelmiştir.Belge niteliğini taşıyacak çok az kaynak vardır.Çinli kaynaklar ise bu sanatları kendi nüfusları altına alabilmek için, Çinli olmayan hiç bir sanata yer vermemişlerdir.

TÜRK ETKİLERİ


Kitabımızın bu noktasına kadar Çin ve Türk tarihlerinin birbiri ile ne kadar ilintili olduğunu iki millet arasında kültür,sanat,sosyal düzen,savaş sanatları vb. bir çok konuda ister istemez alış veriş yaptıklarını ve bu yüzdende birbirlerinden etkilenmelerinin doğal olabileceğini kanıtlamaya çalıştık.Bundan amacımız elimizdeki bir çok varsayımı Tarihsel ve mantıksal gerçeklerle bağdaştırmaktır.Şimdi bu etkilenmelere bir iki tane örnek vererek konumuza devam etmek istiyoruz.

T-SİN adlı dinsel etkiden meydana gelmiş on iki seneye çağ denilen bir Türk takvim türü vardır.Bu takvim türü on iki hayvan'ın isimleriyle ifade edilir.Yine bu isimlerin Kung-fu'da bilinen hayvan teknikleri ile benzerliğinin olması önemli bir rastlantıdır.Tavuk,At,Tavşan,Öküz,Domuz.Maymun,Yılan,Sıçan,İt, Pars, Koyun ve timsah isminden oluşan bu takvimi Çin'e,Tibet'e,Hindi Çin'e,Mançuri'lere ve Moğollara sokan ünlü Ortadoğu ve Avrupa tarihçisi EDORİAL CHAVANNES'e göre Türk'lerdir.Bu durum sadece Asya'da geçerli değildir.Nitekim bu günkü Macarlar kendilerine ve ülkelerine MAGYAR derler.Halbuki Avrupalıların onlar için söyledikleri HUN-GARY veya HONGRİE gibi kelimeler Türk'lerin Oğuz’lardan türemiş bir boy olan ONGUR boyunun ismi olan bu kelimeden türemiştir.Ongur kelimesinin Hun Türk'lerini ifade ettiği varsayılmaktadır.

Hun'lularında doğu topraklarında başlayarak Avrupa'ya kadar yayıldığı ve uzunca bir müddet özellikle Macar topraklarını hakimiyeti altına aldığı bilinmektedir. Buna benzer etkilenmeleri dövüş sanatlarında'da görmemiz mümkündür.Dağa önce satırlarımızda belirttiğimiz Hun-gary sisteminden doğan ve bugünkü modern Wu shu dahil olmak üzere hemen hemen her Kung-fu stilinde çalışılan ve genel ismi ile süvari duruşu veya mahbo diye bilinen duruş şeklinin At'larla ayrı düşünülmeyen ve At üstünde savaşan savaşçı anlamına gelen bir Türk yapılanması olduğu reddedilmeyecek bir gerçektir.

Başka bir örnekte günümüzün Wu shu sistemi, modernize ettiği SANSHOU veya SANDA ismi ile anılan müsabaka sisteminin temelini Çin'in geleneksel olarak uygulanan ve sonu genellikle ölümle sonuçlanan LEİ TAİ isimli dövüş sanatından oluşturmuşlardır.Bu sistemde en önemli yer tutan günümüz ismi ile Güreş veyahut Judo diye bilinen tekniklerin Yüzyıllar önce Türk boylarının geliştirdiği Aba güreşine ve Hun Boks'unun yakın dövüş tekniklerine çok benzediği hatta bu sistemlerden etkilenerek temellerinin oluşabileceği varsayımı önemle dikkate alınmalıdır.

Bu konuya bağlı olarak ülkemizde özellikle Judo branşında isim yapmış biri olan SN. İBRAHİM ÖZTEK'in Judo'nun menşei isimli eserinden bir bölümü size aktarmak istiyorum.sn. İbrahim öztek şöyle diyor.'' Bugünkü Judo Orta Asya'da doğmuş çok eski bir Türk spor'u olup,Japon'lar tarafından stilize edilerek,bu günkü modern ve teknik şahsiyetini kazanmıştır Bugünkü manada,en başlıca eğlence şenliklerini süsleyen,Orta Asya Türk'ünün birbirini tutarak kucaklayarak,yere atıp pes ettirerek,yaptığı o spor çekirdeğinden doğup,insan gücünü temsil eden spor'lar haline gelmişlerdir.Bu güç, teknik kabiliyetle daha da kuvvetlenmiştir.Judo'nun özünü bu gün Türkmen'ler arasında kendine has bir şekilde görmekte ve Aba güreşi dedikleri bu spor'la Judo arasında rahatlıkla rabıta kurulabilmektedir.''

Yukarıdaki satırlarda geçen iddialar,bizim tezimizi doğrulamaktadır.İddiamız gayet mantıksal ve bilimsel verilerin kabul ettiği bir olgudur.Günümüzde Amerika kıtasında yaşayan Kızılderili diye tabir edilen topluluğun Türk'ler ile aralarında olan akrabalık bağları ve Kızılderili'lerin Türk olabileceği ilim adamlarınca kanıtlanmaya çalışılmaktadır.Bizim iddiamız ise Amerika kadar uzak olmayan Çin'in gelişme devrelerinde bir çok konuda olduğu gibi dövüş sanatlarını da Türk'lerden etkilenerek sistemleştirdiğidir.Ancak önemle şunu ifade etmek istiyorum.Bizim bu iddialarımız yanlış anlaşılmamalıdır.

Bizim Kung-fu'yu Türkler icat etti diye bir iddiamız asla yoktur.Böyle bir idda'dada bulunmamız gülünç olur.Bize göre Kung-fu sistemleştiği dönemlerde,Türk milletinin kendine has savaş sanatları bu sistemleşmenin önemli bir kaynağı ve temeli olmuştur.Nasıl ki Kung-fu Japon Karate’sine ve Kore Taekwon-do'suna etki yapmışsa Türk savaş sanatları da Kung-fu'nun gelişimine etki yapmıştır.Çinli tarihçilerin bu konuya taraflı bakmalarından ve maalesef bizim tarihçilerimizin bu konu ile hiç ilgilenmemelerinden dolayı bu iddialarımız hakkında elimizde yeterince belge ve kaynak yoktur.Ancak biz Kung-fu sporundaki Türk ve Hint etkilerinin mutlak suretle araştırılmasını ve gündeme getirilmesini arzuluyoruz.Bu eserimizle de buna bir başlangıç yapmış olduğumuza inanıyoruz.

Yine ülkemizde Do spor'ları ile ilgilenen tüm antrenörlere çağrı yapmak istiyoruz.Lütfen bu konuyu her ortamda gündeme getirin öğrencilerinize ve çevrenize bu gerçekleri anlatın,spor kamuoyuna yazdığınız yazılarda ve açıklamalarda bu iddialara yer verin böylece bu konuyu sürekli gündemde tutarak Do spor severleri bilgilendirelim ve dağa ciddi ve bilimsel araştırmaların yapılması için var güçümüzle çalışalım.Yine bu konu ile ilgili elinde bilgi,belge veya fikir ve düşüncesi olan tüm spor'cular ve spor severlerin mutlaka bizimle irtibata gecmesini istiyoruz.Bu konuda gerekiyorsa büyük bir konsensüs oluşturarak bu iddialarımızı yurt genelinde ve uluslar arası arenada gündeme getirerek gerçekleri haykırmalıyız.Bize göre bu güzel spor'un gelişmesinde ve temelinde Atalarımızın payı ve etkisi olması her Türk gibi bizi de gururlandırmakta ve övünç kaynağı olmaktadır.

KAYNAKCA : Türk Do Sport ( Ayhan Kısrure)

Türk Sporuna vermiş olduğu hizmetler tartışılmaz olan Syn: Ayhan KISRURE'ye ALPAGU FEDERASYONU olarak teşekkür ederiz.


Orjinal Güreş antik çizim.


Akdenizde M.Ö kalan kalıntılarda Box un anadolude 1000 lerce yıllık geçmişini kanıtlıyor.


Facebook beğen
 
ALPAGU MARTİAL ARTS- TÜRK SAVAŞ SANATI
 
Sistem Kurucusu :Coşkun DURMUŞ
Dünya Federasyonu: Ayhan ÖZKAN
Türkiye Tem. :Osman YÜCEL
Azerbaycan Tem. :Rehman HUSEYNOV
İran Tem. :Hassan ALİZADEH
Pakistan Tem. :Rashid MAHMOOD
Almanya Tem. :Volkan HACIHASANOĞLU
Karadağ-Montenegro :Samir KLİMENTA
Hun Boksu Tem. : Yılmaz BAYGÜL
Kobos Tem. : Selçuk UĞURLUEL
Turon Tem. : Fatih AŞAN
Alpagu Turon tem. : Cengiz AŞAN
Tepük Tem. : Ertuğrul KESTEL
Oba Boksu Tem. :Talat AYHAN
Terekeme Tem. : Savaş KARADAĞ
DÜNYA ALPAGU FEDERASYONU
 
TÜRK MİLLETİ SAVAŞÇI OLDUĞU KADAR BARIŞÇI BİR MİLLETTİR. ATATÜRK BUNU YURTTA SULH CİHANDA SULH VECİBESİ İLE DE KANITLAMIŞTIR. ALPAGU MÜCADELE SANATIDA BUNU DESTEKLER BİÇİMDE ZOR DURUMDA İKEN SALDIRGAN DİĞER DURUMLARDA SAKİN OLMASINI BİLEN BİR SAVAŞ SANATIDIR.
ALPAGU SİZİN ÖZ MALINIZ
 
TÜRK SAVAŞ SANATI ALPAGU
01- HUN BOKSU
02- TURON
03- KOBOS
04- ABA GÜREŞİ
05- TEREKEME DÖVÜŞÜ
06- KURAŞ
07- GÜREŞ - KÖREŞ
08- KUŞAK GÜREŞİ
09- YATAĞAN(Türk Kılıcı)
10- KEMANKEŞLİK (Ok ve Yay )
11- TEPÜK
12- ATLI GÜREŞ
13- ATLI OKÇULUK
14- OBA BOKSU
15-OĞUZ KÖREŞİ
16-SIR SAVAŞ SANATI
SPORLARININ BİRLEŞTİĞİ MERKEZDİR.
ALT BRANŞLAR
 
TÜRK KILIC SANATI
TUĞ ( UCU AT KUYRUĞUNDAN PÜSKÜLLÜ MIZRAK)
BOO (1.20 CM UZUNLUĞUNDA FIRINLANMIŞ SOPA)
YAY (KEMANKEŞLİK)
 
toplam 129683 ziyaretçi (278897 klik) kişi ziyaret etti
WORLD ALPAGU FEDERATION TURKIS MARTIAL ARTS Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol