WORLD ALPAGU FEDERATION DÜNYA ALPAGU FEDERASYONU TÜRK SAVAŞ SANATI
   
 
  TÜRK SAVAŞ TEKNİKLERİ
                
                  TÜRK SAVAŞ TAKTİKLERİ
Kurtların kışın aç kaldıklarında uyguladıkları bir avlanma taktikleri vardır.

Bu taktiğe göre kurt sürüsü iki kümeye ayrılır. Birinci küme fedai kümesidir; ikinci küme ise pusu kümesi. Fedai kümesi köpeklerin bulunduğu yerleşim yerine girer ve köpeklere saldırır. Biraz mücadele verdikten sonra fedai kümesi, yenilmiş gibi davranıp köpeklerden kaçmağa başlar; tabiki köpekler de kurtların ardından onları kovalamağa başlarlar. Ama köpekleri bir sürpriz beklemektedir. Çünkü asıl ve kalabalık topluluk olan pusu kümesi, onları yerleşim yerinin dışında beklemektedir. Pusu kümesi hilal biçiminde dizilmiş ve iyice gizlenmiştir. Fedai kurtlar, köpekleri kurnazca bu hilalin ortasına çekerler. Köpekler hilalin içine tümüyle girince, pusu kümesi, hilali uçlarından kapatır ve köpekler bir çember içine alınmış olur. Artık köpeklerin kurtuluş umudu yoktur; zafer kurtlarındır ve karınlarını doyurmak için avlarını parçalarlar.

Eski Türkler, kurtlarda gördükleri bu oyunu bir savaş manevrası durumuna getirmişler ve yaptıkları birçok savaşta kullanılagelmişlerdir. Bu savaş manevrasına ''Kurt Oyunu'', ''Hilal Taktiği'', ''Turan Taktiği'' gibi adlar verilir.

Tarihi kayıtlar incelendiğinde, Roma imparatoru Sezar'ın, sahte geri çekilme ve pusuya dayalı Kurt Oyunu'nu Asyalı göçebe savaşçılardan öğrenip uygulamağa çalıştığı anlaşılmaktadır. Fakat Roma ordusunun, Türk ordusu gibi süvariliğe dayanmayıp piyade ağırlıklı olmasından ve Roma ordusunda okçuluğa verilen önemin az olmasından ötürü, Roma ordusu Kurt Oyunu'nu uygulamakta yetersiz kalmıştır. Çünkü Kurt Oyunu hızlı bir manevra yeteneği ve yüksek okçuluk kabiliyeti gerektirir ki bu da o zamanlar ancak atlı birliklerle sağlanabilirdi.

Türkler, zamanımıza kadar birçok savaşta (mesela Mohaç Meydan Savaşı, Malazgirt Meydan Savaşı, Kurtuluş Savaşı'ndaki birçok çarpışma; Hun, Kök-Türk, Avar ordularının yaptıkları savaşlar...vb) bu taktiği maharetle uygulamışlardır. Zaten Türkler, yaptıkları savaşların hemen hemen tümünde düşmandan sayıca az bulunmuşlardır. İşte sayıca az Türk ordusunun kalabalık düşman ordularını alt etmesinin arkasında yatan sırlardan biri kurtlardan alıp uyguladıkları bu savaş taktiğidir.


TAKTİK 3 AŞAMADA UYGULANIR
  • Sahte kaçış.
  • Pusu
  • Çember içine almak
TAKTİĞİN BAŞARILI OLMASI İÇİN GEREKENLER
Taktiği uygulayacak ordunun çoğunluğunu atlılar oluşturmalıdır.Askerlerin büyük bölümde ok ve yaylı olmalıdır.Askerler hızlı ve dayanıklı olmasının yanı sıra iyi nişancı olmalıdır.
 
Düşmanın askerleri daha yavaş olmalıdır. Çoğunluğu piyade olmalıdır.
 
TAKTİĞİN UYGULANIŞI
A=Taktiği uygulayan ordu.
B=Düşman ordusu.
 
İki orduda karşı karşıya gelirler. A ordusu kendi arasında üç birliğe ayrılır. Sağ, sol, merkez olmak üzere. Sağ ve sol birliklerde at ve ok olmalıdır.Merkez birlik en güçlü birliktir.Sağ ve sol birlikler hilal şeklinde pusuya yatarlar.Merkez B ordusuna doğru yola koyulur.B ordusu A ordusunun ok meniziline girince A ordusu ok atışlarına başlar. A ordusunun hedefi, düşmanın merkezini dağıtmaktır. Böylece B ordusu kanatlardan merkeze takviye yapacaktır. A ordusunun çoğunluğu oklu olduğundan düşmanın kayıpları büyük olur. A ordusu ilk hedefine ulaşınca, kaçmaya başlar.Eğer B ordusu onları yakalamaya çalışırsa, taktiğin en önemli aşaması başarılırdır.
 
A ordusunu takip eden B ordusunun zırları fazla olduğu için yetişemezler. B ordusunun askerleri yorulur. Ancak artık çok geçtir çünkü A ordusunun pusudaki askerleri B ordusunun askerlerini ustaca avlamaktadır.A ordusunun kaçan merkezi birden geri döner ve tüm hızları ile B ordusuna saldırır.Kanatlar düşmanı cepe çevre sarar ve çember içine alır.Düşmanı imha ederler.


Türk savaş sanatı
Okçu süvarilerden kurulu Türk savaş birlikleri at sayesinde sağladıkları sürat sayesinde, (Türk ordularının “fırtına sür'ati” M.Ö. Çin yıllığı Shi-ki'de, Lâtin yazarı IV. asır 2. yarısı- A. Marcellinus, Bizans tarihçisi Priskos ve Ermeni tarihçisi Urfalı Mateos'da belirtilmiştir), sıkı saflar teşkil eden, ağır hareketli ve kütle savaşı yapan yabancı ordular karşısında daima üstünlük sağlamakta idiler. 

Türk birlikleri savaşın ve muharebe sahasının icaplarına göre, aldıkları emri icrada kendi insiyatiflerini kullanmakta tam serbestlik içinde mütemadiyen dağılırlar, birleşirlerdi. Bozkır savaş şeklini bilmeyenlere “nizamsız ve telaşlı” gibi görünen bu akıcılık Türk ordularının en büyük avantajı idi. İşte bu esas üzerine kurulu Bozkır muharebe usulünün iki mühim hususiyeti vardı: Sahte ric'at ve pusu. Yani kaçıyor gibi geri çekilerek düşmanı çenbere almak üzere, pusu kurulan mahalle kadar çekmek. Bu savaş usulüne, Türk yurdunun kadîm adından dolayı “Turan taktiği” denilmektedir. Türkler kazandıkları büyük savaşların çoğunda bu taktiği tatbik etmişlerdi (Hatta daha sonraki çağlarda bile: 1040 Dandanakan, 1071 Malazgirt, 1396 Niğbolu, 1526 Mohaç vb bu taktik kullanılmıştır.)

Fertleri bir askerlik havası içinde yetiştiren bozkır Türk halkına bu sürekli başarıları sağlayan başlıca hususlardan biri, aynı zamanda savaş hazırlığı vasfında olan, daimi spor hareketleri idi. Ata binmek, ok atmak herkesin tabii meşgalelerindendi. At yarışları, cirit, gülle atma, güreş, doğancılık (yırtıcı kuşlarla avlanma) vb. mücadele azmini keskinleştirirdi. 
Kadınların da iştirak ettikleri çeşitli top oyunları (futbol, golf ve polo'ya benzer nevileri) Hunlardan beri Türkler arasında oynanmakta olup Gök-Türkler çağında Çin'e de yayılmıştı. Fakat Türklerin en mühim sporu avcılıktı. Bilhassa vahşi ve zararlı hayvanın avı ile sonuçlanan sürek avları gerçek bir savaş manevrası mahiyetini taşıyordu.

Çin kaynaklarına göre M.Ö. 62 yılında Hun hükümdarının idaresinde tertiplenen böyle bir sürek avına 100 bin süvari katılmıştı. Diğer bir sürek avında 700 li-lik(aş. yk. 350 kilometre) bir çevre kuşatılmıştı. Altaylarda çok eskiden beri bilinen kayakçılık, bazı araştırıcılara göre, oralardan her tarata yayılmıştır.

Bu suretle sağlamlığını ve kudretini koruyan Türk orduları yabancılar tarafından ilk taklit edilen Bozkır müessesesi olmuştur. Türk akınlarına karşı imparator Şi-huang-ti'nin inşa ve ikmal ettirdiği (M.Ö. 214) meşhur Çin şeddi maksada kafi gelmeyince, orduda ıslahat hızlandırıldı. Önce, 20 sene uğraşılarak, Hun usulünde 163 bin kişilik bir ordu hazırlandı. Daha sonra da 300 bin kişiyi Hun usulünde yetiştirdiler.

Atlı birlikler teşkili yolu ile Türk silahları, bozkır Türk süvari elbisesi olan ceket, pantalon ve Hun başlığı ile çizme Çin'e girdi. Sürek avları da orada görülmeğe başladı ve bu ıslahat ve taklitler Gök-Türkler çağında da devam etti.

Romalılar da 5. yüzyıl boyunca ordularını Türklerinkine uydurmağa çalıştılar. O zamanlardan itibaren yay Roma askerlerinin baş silahı oldu (İngiltere'nin Wales bölgesinde bulunan Romalıların Hun tarzında yay imalathanesi). Bu suretle ceket, pantolon da ilk defa Batıda göründü ve sonra yayıldı. 

Romalılar gömlek giymesini de o sırada Türklerden öğrenmişlerdi. Türk süvariliği ve teçhizatı en çok tesirini Bizans'ta gösterdi. Orada yalnız taklit ile kalınmamış, bizzat imparatorlar tarafından bu hususta eserler de yazılmıştı. 

Ordusunda Türk usulüne göre geniş islahat yapan imparator Herakleios (ölm. 641)'un “Tactica” adlı eserinde, 700 yılına doğru Mauriacus tarafından yazılan “Strategikon” adlı eserde, diğer imparator Leon Phyiosophos (ölm. 912)'un yine “Tactica” adını taşıyan kitabında Gök-Türk, Avar, Bulgar, Peçenek, Türk (Macar)'lerin silahları, teçhizatı, savaş usulleri tanıtılmakta ve Bizans ordusunda islahat lüzumu belirtilmektedir. 

Üzengi de Avrupada ilk defa Avarlar'da görülmüştür. 

Ruslar daha Kiyef knezliği devrinden itibaren Hazar, Peçenek ve Kuman tesirinde, Balkan Islavları, Tuna Bulgarları aracılığı ile hem eğitim, hem teçhizat yönlerinden Türk tarzında askerî güçlerini meydana getirmişlerdi. Cengiz Han da, 1206'da “han” ilanını müteakip devletini teşkilatlandırırken, önce ordusunu Türk usulünde düzenlemiş, yani rütbe hiyerarşisi yerine kabile ünitesi ve hizmetin çeşidine göre kuvvet mevcudu değişen eski Moğol adetini terk ederek, onbaşısından tümen beyine kadar kendi kabilesi (Manghol = Moğol) noyan'larından ve nö-kör'lerinden tayin ettiği 10'lu sistem üzere büyük ve disiplinli ordusunu kurmuştur. 

Buraya kadar ana çizgileri ile görüldü ki: Özel mülkiyet, serbest çalışma, imtiyazsızlık; hükümranlık karizma'ya dayanmakla birlikte töre hükümlerinde ifadesini bulan zımnî anlaşma (kanunî meşruiyet), askerî karakter, hayvancılık ve imperium Bozkır devletinin özellikleridir. Bu devlette en mühim mesele, İl'in bütünlüğünü korumak için zarurî kanun mevzuatının, gelişmiş hürriyet eğilimi ile bir ahenk içinde tutulmasını sağlamaktı. Bu son derecede güç bir işti. 

Töre sınırlamaları ile şahıs hak ve topluluk menfaatlerinin çatışmasını önleyerek sosyal düzeni yürütebilmek yüksek idare kabiliyeti isteyen bir husustu. Devlet başkanının, cesareti ve askerî bakımdan kifayeti yanında tedbirli, ihtiyatlı ve ileri görüşü, yani eski deyimle “hakîm” olması da gerekiyordu. Tatbikatta bu, gördüğümüz gibi, Türk ülkelerinde umumiyetle daima yeni şartlara göre düzenlenen törenin tam olarak yürürlükte tutulması, imparatorluk durumunda ise toplumda halkı tedirgin etmeyen sosyal ve kültürel alışkanlıkların muhafaza edilerek, ancak huzur bozucu uygulamaların ortadan kaldırılması şeklinde tecelli ediyordu. Töre'nin hakim bulunmadığı yerde Türk İl’i dağılıyor, diğer taraftan İl-hakanlıkların çöküş anlarında, kendi geleneklerine dokunulmayan, yabancı kütleler birer toplum bütünü halinde tekrar ortaya çıkıyorlardı. 

“Hakim” tabiri eski Türkçe’nin köklü kelimelerinden olan “bilge” sözü ile karşılanmıştır. Türk İl’inde başarıya ulaşan Türk hükümdarlarına devlet adamı ve hatta hâtunlara “bilge” sıfatının verilmesi, bilgelik’in Türk idarecilerinden istenen başlıca şart olduğunu gösterir.

Türkler uzun bir tarihî hayatın tecrübeleri ile kazandıkları bu siyasî terbiye sayesinde, yabancı ülkelerde de karşılaştıkları sosyal ve iktisadî güçlükleri yenerek, kütleleri memnun edici siyasî teşkilatlar kurmağa muvaffak olmuşlardır. Başarının sırrı, Türk bozkır siyaset anlayışındaki, halk ile işbirliği halinde topluluk menfaatlerini koruma prensibinden ibaret bu “bilgelik” kavramında aranmalıdır. İşaret edilen prensip, aynı zamanda, “Türkler’de devlet toprakları hükümdar ailesinin ortak malıdır” şeklindeki kanaatin yanlışlığını ortaya koyar. Bu tarz, tipik Moğol devlet anlayışıdır ki, Türk ile Moğol’ birbirinden ayırmayan bazı araştırıcılar tarafından Türkler’e yakıştırılmış ve yaygınlaşmıştır. Türk Devleti’ndeki, açıklamağa çalıştığımız ülke kavramı ve meşruiyet telakkisi (kut) karşısında, hanedan mensuplarının çeşitli bölgelere tayinleri, yurt’u şahsî mülk sayarak bölüşme değil, idarî sorumluğu ortaklaşa yüklenme olarak kabul edilmek gerekir. 


Kaynak:www.ozturkler.com

Facebook beğen
 
ALPAGU MARTİAL ARTS- TÜRK SAVAŞ SANATI
 
Sistem Kurucusu :Coşkun DURMUŞ
Dünya Federasyonu: Ayhan ÖZKAN
Türkiye Tem. :Osman YÜCEL
Azerbaycan Tem. :Rehman HUSEYNOV
İran Tem. :Hassan ALİZADEH
Pakistan Tem. :Rashid MAHMOOD
Almanya Tem. :Volkan HACIHASANOĞLU
Karadağ-Montenegro :Samir KLİMENTA
Hun Boksu Tem. : Yılmaz BAYGÜL
Kobos Tem. : Selçuk UĞURLUEL
Turon Tem. : Fatih AŞAN
Alpagu Turon tem. : Cengiz AŞAN
Tepük Tem. : Ertuğrul KESTEL
Oba Boksu Tem. :Talat AYHAN
Terekeme Tem. : Savaş KARADAĞ
DÜNYA ALPAGU FEDERASYONU
 
TÜRK MİLLETİ SAVAŞÇI OLDUĞU KADAR BARIŞÇI BİR MİLLETTİR. ATATÜRK BUNU YURTTA SULH CİHANDA SULH VECİBESİ İLE DE KANITLAMIŞTIR. ALPAGU MÜCADELE SANATIDA BUNU DESTEKLER BİÇİMDE ZOR DURUMDA İKEN SALDIRGAN DİĞER DURUMLARDA SAKİN OLMASINI BİLEN BİR SAVAŞ SANATIDIR.
ALPAGU SİZİN ÖZ MALINIZ
 
TÜRK SAVAŞ SANATI ALPAGU
01- HUN BOKSU
02- TURON
03- KOBOS
04- ABA GÜREŞİ
05- TEREKEME DÖVÜŞÜ
06- KURAŞ
07- GÜREŞ - KÖREŞ
08- KUŞAK GÜREŞİ
09- YATAĞAN(Türk Kılıcı)
10- KEMANKEŞLİK (Ok ve Yay )
11- TEPÜK
12- ATLI GÜREŞ
13- ATLI OKÇULUK
14- OBA BOKSU
15-OĞUZ KÖREŞİ
16-SIR SAVAŞ SANATI
SPORLARININ BİRLEŞTİĞİ MERKEZDİR.
ALT BRANŞLAR
 
TÜRK KILIC SANATI
TUĞ ( UCU AT KUYRUĞUNDAN PÜSKÜLLÜ MIZRAK)
BOO (1.20 CM UZUNLUĞUNDA FIRINLANMIŞ SOPA)
YAY (KEMANKEŞLİK)
 
toplam 129700 ziyaretçi (278923 klik) kişi ziyaret etti
WORLD ALPAGU FEDERATION TURKIS MARTIAL ARTS Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol