WORLD ALPAGU FEDERATION DÜNYA ALPAGU FEDERASYONU TÜRK SAVAŞ SANATI
   
 
  TÜRK SAVAŞ SİLAHLARI
                       
Türk savaş silahlarını ayrı ayrı tanıtan linklerimiz aşağıdadır. Lütfen ziyaret edip inceleyin ve doğru bilgilerle belleğinizi yenileyin. Bir çok doğru bildiklerinizin aksine Türkler Dünyanın en zeki savaşçıları ve silah mucitleridir. Alpagu bu silahlar ile ilgili eğitimlerini en doğru şekilde vermek için daima araştırmalarını sürdürmektedir.
LİNKLERİMİZ:

http://www.tirendaz.com/tr/
http://hunturk.net
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=99999
GÜRZ hakkında bilgi

GÜRZ


Yakın dövüşte kullanılan bir savaş aleti.

Farsça gürz adının yanı sıra Türkçe topuz ve bozdoğan, Arapça debbûs, amûa ve mrtraka adlarıyla da bilinir. Bozdoğan denilmesinin sebebi, bazı tiplerinin şeklen bu yırtıcı kuş türünün kafasına benzetilmesidir. Gürz daha ziyade ateşli silâhların icadından önce insanların yakın dövüşte kullandıkları vurucu, ezici, par*çalayıcı bir saldırı silâhı idi. Biçimine ve ağırlığına göre "çekme gürz, kesme gürz, asma gürz. dikenli gürz" gibi adlarla anılır, baş kısmı yuvarlak ve çivisiz olanlarına "matrak", en ağırlarına da "gürz-i girân" denilirdi.

Gürzlerin baş kısmı yuvarlak bir küre biçimindedir ve dikenli tiplerinde bu kü*re üzerine çakılmış ucu sivri çiviler veya madenî olanların dökümü sırasında bırakılmış sivri çıkıntılar bulunur. Bu tip gürzlerin Arapça'da "debbûs tayyar" (uçarı topuz), Türkçe'de "salık" (salınan; gönderilen, atılan topuz) denilen bir türü, bir sapın ucuna zincirle bağlanmış dikenli bir veya nadiren birden fazla küre yahut yumurta şeklindedir ve yakın dövüşten ziyade hedef alınan düşmana fırlatılmak suretiyle kullanılır. Diğerlerinden farklı biçimde baş kısmı küre olmayıp lobut gibi kabzadan itibaren kalınlaşan ahşap gürzler de kullanılmıştır. Kabzası hariç her tarafı madenî dikenli olan bu gürzler daha çok piyade silâhı durumundaydı. Tasvirî Türk sanatlarında bu tip gürzlere ilk defa. XI-XII. yüzyıllara ait Gazne sarayındaki mitolojik muhafız figürlerinin ellerinde rastlanır. Bozdoğan olarak adlandırılan türler ise baş kısım*ları dilimler veya prizmatik şekillerden meydana gelen gürzlerdir. Osmanlı döneminde kullanılmış on altı çeşit bozdoğan bulunmaktadır. Bunları gerek elde mevcut örneklerden, gerekse XVI. yüzyıldan başlayarak Osmanlı minyatürlerinden tesbit etmek mümkündür. Bozdoğanlar esasen topuzun yuvarlak küre biçiminden geliştirilmiştir. Baş burada prizmatik karakterli şekiller, çeşitli tarzda kıvrımlar ve dikey olarak uzanan dilimlerden meydana gelir. Dilimlerde bazan sivri ve keskin, bazan da yuvarlak hatlar hâkimdir. "Şeşper" denilen tür de bozdoğan grubu içinde yer alır. Türkler, Farsça'da "altı kanat" anlamına gelen şeşperin yanı sıra "dilimli topuz" adını da verdikleri bu silâhı bazan yedi-dokuz dilimli yapmışlardır.

Gürzler ağaç veya taştan yahut demir, bakır, tunç ve pirinç gibi madenlerden yapılırdı. Genellikle sapı ahşap, topuz kısmı maden olanların tercih edilmesine karşılık tamamı maden ya da tamamı ahşap örneklere de rastlanmaktadır; madenden olanların içleri bazan boştur. Taşıma kolaylığından dolayı ahşap ve hafif gürzleri bellerine sarılı Kuşak ya da kemere sokulmuş şekilde piyadeler, zırh parçalama amacıyla yapılan dikenli ve ağır madenîleri ise eyerlerinin sol tarafına asarak taşıyan süvariler kullanırdı.

Gürz. erken çağlardan itibaren Araplar ve Türkler tarafından tanınıyordu. Kalkaşendî'den öğrenildiğine göre Hâlid b. Velîd'in debbûsu ünlü idi.[59] Abbâsîler'de saray gulâmlannın, halifenin oturduğu tahtın etra*fında kılıçlarını kuşanmış vaziyette ve ellerinde debbûs olduğu halde nöbet tuttukları bilinmektedir[60]. Vol-ga Bulgarian'nın topuzu üzerinde çiviler bulunan gürzleri vardı. Gürz, Gazneliler ve Selçuklular tarafından da çok eski tarihlerden beri kullanılmaktaydı. Nitekim Selçuklu hanedanının atası Selçuk'un babası Dukak, Oğuz yabgusunun bir Türk boyu üzerine yapmak istediği sefere itiraz etmiş ve çıkan kavgada kendisi yüzünden yaralanırken gürz ile vurarak yabguyu atından düşürmüştü {İA, X, 354). Anadolu Selçukluları zamanında da Antalya'nın fethinde ve çeşitli savaşlarda askerler gürz kullanmışlardı[61]. Osmanlılar ise gürzden daha yaygın şekilde faydalanmışlardır. Yeniçerilerden atlı zağarcılar, atlı sekbanlar, ocağın büyük zabitleri, yayabaşıları, bölükbaşıları. odabaşıları ve topuzlu süvari çavuşlarının gürzleri bulunuyordu. Bu silâh, taşıyan kişinin değerine ve itibarına işaret eder, ağırlığı arttıkça kişinin itibarı da artardı. Başka silâhlardan farklı olarak düşmanını gürzüyle alt eden kahramanın gürzü teşhir için ca*mi kapısına asılırdı. Osmanlı hükümdarları idareleri altında bulunan Kırım hanlarına, Eflak, Boğdan ve Erdel beylerine topuz ve şeşper ihsan ederlerdi (Ömer Seyfeddin'in ünlü "Topuz" hikâyesi bu konuyu işlemektedir). Gürz kullanmak Selçuklu ve Osmanlı sultanları arasında çok yaygındı. Özellikle I. Alâeddin Keykubad. Yıldırım Bayezid, Cem Sultan ve IV. Mu-rad'ın bu hususta maharetli oldukları kaynaklarda belirtilmektedir. Ayrıca gürz kaldırma bir nevi spor halini almıştı; IV. Murad'ın "idman topuzu" denilen farklı ağırlıktaki gürzleri kullandığı bilinmektedir.

Askerlerin ve küçük rütbeli subayların kullandığı gürzlerin sadeliğine karşılık yüksek rütbeli subaylarla padişahların gürzleri genellikle birer kuyumculuk şaheseridir. Bu gürzlerin altın ve gümüş kakmalarla ve zümrüt, yeşim, yakut, firuze, akik gibi kıymetli taşlarla süslendiği görülür. Değerli gürzler genellikle tören ve gösteri silâhı olarak kullanılmıştır. Topuz kısmı hayvan başı şeklinde ve boynuzlu bir tür gürz de daha çok İran'da saray merasimlerinde taşınmıştır. Yine murassa' olan bu gürzlerin topuz kısmı genellikle Doğu'nun mitolojik hayvanları ve temsilî cin başları şeklindedir. Ateşli silâhların ortaya çıkışı ve buna bağlı olarak savaş tekniğinin değişmesiyle birlikte gürz de değerini yitirmeye başlamış ve XVIII. yüzyıldan itibaren tamamen terkedilmiştir. Halen başta Topkapı Sarayı ve Askeri Müze olmak üzere Türkiye'de ve Türkiye dışında birçok müzede çok değerli gürz örneklerine rastlanmaktadır.


TÜRK'LERİN KULLANDIĞI SİLAHLAR
osmanlı savaş aletleri osmanlı savaş silahları eski silahları eski aletleri silah isimleri
Oğuzların Kınık boyundan olan Selçuklu Türkleri, İslam dünyasına Maverâ’’ün nehr’den gelerek girdiler ve X. Yüzyılın sonlarına doğru Müslüman olarak, kendilerini İslamiyet’in hizmetine verdiler. Oldukça kısa bir sürede başarılı fetih hareketlerine girişen Selçuklular; Gaznelileri, Bizans’ı Şii Büveyhoğullarını mağlup edip, Abbasi Halifeliğinin ve Sünni İslam koruyuculuğu vazifesini üzerlerine aldılar..

Selçukluların iktidar ve yükselişinin temelini atan Türkmenler hafif silahlarla donatılmış, vurucu, üstelik çok çevik bir orduyu temsil etmekteydi . Ayrıca bu ordunun giderleri çok azdı. Selçuklular, bunlara karşı bir denge sağlamak, aynı zamanda tamamlayıcı bir askeri güç oluşturmak amacıyla geleneğe uygun olarak bir gulam ordusu, daha doğrusu bir paralı ordu kurdular. Güçlü orduları sayesinde ülkeyi etkili biçimde denetleme olanağı buldular. Böyle bir ordunun bakımı için gerekli parayı da ikta sistemini uygulayıp yaygınlaştırarak sağladılar. Türkmen ordusu tamamen süvarilerden oluşurken gulümlerden oluşan hassa ordusu ise hem süvari hem de piyadelerden müteşekkildi . Askerlerin giyim tarzı hakkında pek m olmasa da sarı külah(börk) takıp, keçe giydiklerini Süvari olduklarına göre muhtemelen, diğer Türkler gibi pantolon giydiler.
Selçukluların parlak zaferler kazanmasında, hafif süvari dayanan ordusu, öteden kullandıkları savaş stratejileri ve dönemin teknik bilgilerine yabancı bulmaları önemli rol oynadı . Rakiplerinin ok ve yayı sadece kullandığı bir dünyada Selçuklular, ok ucu olarak sivriltilmiş kemik kullandılar ve at üzerinde her pozisyonda ok kullanabilmek için talimler yaptılar. Selçukluların kullandıkları savaş aletleri; saldırı, savunma ve kuşatma araçları diye kısımlanarak incelenecektir.



SALDIRI SİLAHLARI

Ok Ve Vay

Ok, yay ile gerili kirişe takılarak uzağa atılan ucu sivri, düzgün, ince, bir çubuktur. Düzgün uçması için arka kısmına kuş tüyü geçirildi. Sivri ucu, önceleri çakmak taşından yapılırken, sonradan bunun yerine metal veya kemik kullanıldı, yay kirişi, manda boynuzundan yahut ağaç veya madenden yapılabilirdi.
Ok ve yayın bozkırlı kavimlerin olduğu hususunda tarihçiler hem fikirler. İskitler ve Hunlar bu konuda eskiçağın en maharetlileriydi. Zaten Oğuzlar, Oğuz Destanı’na dayanılarak Bozok ve Üçoklar diye iki kola ayrılmaktadır. Yani ok ve yayın Türkler için önemli ve hususi bir yeri vardır. Hakimiyet, tabiyyet ve da Bey, hususi mektuplarında tuğra olarak ok ve yay işaretini kullanmıştı . Selçuklu akınlarından rahatsız olan Gazneli Sultan Mahmud’a komutanı Arslan Cazib, Selçuklu erkeklerinin baş parmaklarını kestirmesini tavsiye , etmişti. Çünkü baş parmağı olmayan, dolayısıyla ok atamayan bir Türkmen yaşayamazdı.

Mızrak

Uzun saplı ve sivri demir uçlu olan bu silah, saldırı veya savunma amaçlı kullanılabiliyordu. Memlükler, mızrağı savunma amaçlı kullanıyorlardı ve bu yüzden Memlüklü mızrakları demiriydi. Selçuklu mızrakları ise ahşap saplıydı. Bu sayede fırlatılmaları mümkün oluyordu

Kargı

Ucunda demiri olan bir nevi mızrak idi. Eskiden beri kullanımı yaygındı. Büyük Selçuklu ordusunda kullamlan “hatti” ve “gargı” adı verilen çeşitleri Bahreyn’de
üretilirdi .

Harbe
Piyadelerin kullandığı nisbeten kısa bir mızrak çeşidiydi.

Kılıç

Ateşli silahların yaygınlaşmasından önce kullanılan en meşhur harb aletidir. Bele asılarak taşınır. Kudret ve hakimiyetin sen İlk defa kimin, ne zaman kullandığı bilinmemektedir. Mesela Hititler kullanıyordu . Eski Türk Devletlerinde kılıç kullanımı ve imali oldukça yaygındı. Selçuklu kılıçları, Karahanlılarda tedarik edildiği gibi, Kayseri, Ahlat ve Divriği’de üretiliyordu. Selçuklu ve sonradan Osmanlı Devleti’nde ordu ihtiyaçlarını karşılamak için her eyalette kılıçhaneler kurulmuş ve kılıç ustaları yetiştirilmişti. Ayrıca Selçuklu Sultanları, devlet kuran Müslüman hükümdarlara istiklal ve hakimiyetini tanıdığını belirtmek için kılıç gönderirlerdi .

Kama

Sivri uçlu, iki yanı keskin, enlice bir tür bıçak olup Kafkas kökenlidir. Kın içinde, belde taşınırdı.

Pala
Ağzı enli, ortası geniş, uca doğru daralan kalın, kısa ve ağır kılıç çeşidiydi. Daha çok atlılar kul1anırdı .

Hançer
Ucu eğri ve sivri, yanları keskin, silah olarak kullanılabilen kamadan küçük bıçaktır. Düz veya tırtıllı olabilirdi. Erkeklerin çoğunlukla taşıdığı hançer, mertlik alameti olarak görülürdü. Batıni faaliyetleri sayesinde suikast silahı olarak kötü bir şöhret kazanacaktı.

Gürz
Türklerin topuz veya bozdoğan da dedikleri düşmanı yaralamak ve zırhını parçalamak amacıyla yakın çatışmada kullanılan, üzerinde boğumlar olan ve bir ucu öbüründen çok daha kalın bir silahtır. Demir, bakır, pirinç veya bronzdan yapılıyordu. Piyadelerin kullandıkları daha hafifti. Sultan Alparslan Malazgirt savaşında hem kılıç hemde gürz kullanmıştı .

Balta
Birçok araştırıp Avrupa’ya yayılan Asya kökenli akıncıları “baltalı savaşçılar olarak tanımlanmıştır . Buna rağmen yeryüzünde Kızılderelilerden Vikinglere kadar birçok toplumda silah olarak yaygın kullanıma sahipti. Uzun saplı, mızrağa benzer çeşitleri yanında, süvarilerin kullandığı kısa saplı el balaları da vardı.

Çekre
Dört köşeli, baş parmak kalınlığında, keskin uçlu bir ok olup kurma yoluyla atılırdı ve zırhları delici güçteydi.

SAVUNMA TİPİ SAVAŞ ALETLERİ

Kalkan
Savaşçıların ok, mızrak, gürz ve kılıç darbelerinden kendilerini korumak için kullandıkları alettir. Sol elle tutulurdu. Dikdörtgen, yuvarlak veya kabarık olabilirlerdi. Yapıldığı malzemeye göre isimler alırlardı. Mesela demir olanlara “hacefe”, çelik kalkanların yuvarlak olanına “yaleb” denirdi. Bir başka çeşidinin adı “matrak” idi. Kalkan imalatı ve üzerindeki süsleme işçiliği Türkiye sanatlarında mühim bir öneme sahiptir .

Miğfer
Başı dış belerden koruyan madeni başlık olup, tepesi sivri ve fes biçimindeydi. Bumu, kulakları, boynu muhafaza eden siperlik ve levhaları olabilirdi. Her devirde kullanılmıştı



Zırh
Vücudu silahlardan korumak için kullanılan çelik giyecektir. Avrupalıların, hareket kabiliyetini oldukça sınırlayan, ağır ve kalın zırhlara karşılık Selçuklu ve Memlüklerde, küçük parçaların birleşmesinden müteşekkil, hareket serbestliği veren kullanışlı ve hafif zırhlar kullandılar. Süvariler, kendilerini e en kıymetli yardımcıları olan atlarını korumak için de zırh kullandılar. Atlara giydirilen zırh; at alın, boyun ve sağrı zırhı olmak üzere üç parçaya 1.Kılıçarslan, Çavlı ile olan mücadelesinde kendisinde atının da zırhlı olması sebebiyle bir nehri geçmek isterken boğularak ölmüştü .

Cevşen ve Zemberek
Cevşen, örme zırh demekti. Çokal da bir zırh çeşidiydi. Çelik yada pirinçten mamül bir cins zırha da zemberek denirdi.

KUŞATMA ARACLARI

Mancınık

Gerilip bırakılarak, ucundaki taşı ileri fırlatan kaşık şeklindeki bir sopa ve düzeneğinden oluşan bu alet, hem saldırı silahı olarak hem de kale muhasaralarında kullanılırdı. Fenikeliler ve Romalılardan beri bilinen bu alet ile düşmanın üzerine veya aşırtma taş, gülle veya büyük oklar atardı .

Arrede

Bir nevi mancınıktır. Daha çok hafif taşların fırlatılmasında kullanılırdı .

Külünk ve Miskab (Nakkab)

Külünk, kazmaya benziyordu. Miskab ise delici bir aletti. Bunlar, kale kapısının zorlanmasında kullanıldılar .

DİĞER SAVAŞ GERECLERİ

Selçuklu Devleti’nin hüküm sürdüğü sahada hem Selçuklu’dan önce hem de sonra yaygın olarak filler kullanılmıştı. Mesela Gazneli Sultan Mesud’un Dandanakan’da Selçuklu ile savaşırken o, filler bulunuyordu. Eyyübi Sultanları da savaşlarda fillerden yararlanacaktı . Savaşlarda fil kullanıp kullanmadıklarını bilmiyoruz. Ancak faidelerini ve yaygın kullanımlarını gören Selçuklular, olasılıkla eskinin canlı tanklarından yararlandılar.

Barutu Çinlilerin icad ettiği, onlardan Müslüman Türkler ve Araplar vasıtasıyla Avrupa’ya geçtiği bilinmektedir. Ancak Çinliler, barutun patlayıcı özelliklerini bilseler de onu savaşta değil havai fişek yapımında kullanıyorlardı. Timur Han’ın askerlerini ellerinde tüfeğin ilkel şekli olan karabinalar olduğu halde avlanırken gösteren minyatürlerin mevcudiyeti, ayrıca Osmanlı Beyliği’nin toplar sayesinde Sırp Sındığı zaferini kazanmaları, barutun, daha XIV. yy’larda yaygın bir kullanıma sahip olduğu hakkında fikir verebilir. Fakat Selçukluların barutu kullandıkları hakkında elimizde malt olmadığı gibi bu konuda tahmin yürütmek bile zor. Yalnız, petrolden elde edilen, kolay tutuşan ve parlayıcı özelliği olan neft, kuşatmalarda kullanılıyordu. Hatta Irak Selçuklularının ordusunda bir neffatun (neftçiler)birliği vardı .

KİMYASAL SİLAHLAR
Nefti ve eğer kullanılıyorsa barutu, ateşli silahlar(patlayıcılar) grubuna dahil edebilirdik. Bu durumda kale kuşatmalarında ve düşmanın önünden kaçarken en başvurulan “kuyu zehirleme” olgusunda kimyasal silahların kullanıldığını kabul edebiliriz . Zehir olarak da herhalde Zırnık(Arsenik), Siyanür veyahut Kurşunlu veya Civali bileşiklerden birisi kullanılıyordu. Çünkü bu sayılanlar, eskiçağ ve ortaçağın en rağbet gören zehirleriydi. (çok rağbet olduğu söylenemez)



KEMANKEŞLİK



Türk tarihinin en eski silahıdır Kemankeşlik( Ok Ve Yay ) Henüz yürümeye başlayen erkek çocuklanı ata binme ve yay kullanma konusunda çok erken bir eğitime tabi tutulur bunun yanı sıra kız çocuklarıda at ve yay konusunda eğitilirlerdi. Türk boyları savaşın yanı sıra bu sanatlarını eğlence ve yarışqmalarda da sergiler bununla boylarını gururlandırırlardı. İşte Yukarıdaki fotoğraf geleneği devam ettiren Domaniçli kızlarımızın bir festivalinde çekilmiştir. Mayıs ayı türklük bayramı etkinliklerinde Alpagu savaşçılarıda çayır törenlerinde Atadan kalma savaşçı ruhlarını yenilemekte o günleri canlandırmaktadırlar.

 
  
  
   
   
        
        
    Türkiyenin her yerinde Kemankeşlik hala canlı biz bilmesekte biz duymasakda biz görmesekde. Bu bizim öz ata sporumuz ve türk Milletini bundan alı koyamaz kimse.              
Facebook beğen
 
ALPAGU MARTİAL ARTS- TÜRK SAVAŞ SANATI
 
Sistem Kurucusu :Coşkun DURMUŞ
Dünya Federasyonu: Ayhan ÖZKAN
Türkiye Tem. :Osman YÜCEL
Azerbaycan Tem. :Rehman HUSEYNOV
İran Tem. :Hassan ALİZADEH
Pakistan Tem. :Rashid MAHMOOD
Almanya Tem. :Volkan HACIHASANOĞLU
Karadağ-Montenegro :Samir KLİMENTA
Hun Boksu Tem. : Yılmaz BAYGÜL
Kobos Tem. : Selçuk UĞURLUEL
Turon Tem. : Fatih AŞAN
Alpagu Turon tem. : Cengiz AŞAN
Tepük Tem. : Ertuğrul KESTEL
Oba Boksu Tem. :Talat AYHAN
Terekeme Tem. : Savaş KARADAĞ
DÜNYA ALPAGU FEDERASYONU
 
TÜRK MİLLETİ SAVAŞÇI OLDUĞU KADAR BARIŞÇI BİR MİLLETTİR. ATATÜRK BUNU YURTTA SULH CİHANDA SULH VECİBESİ İLE DE KANITLAMIŞTIR. ALPAGU MÜCADELE SANATIDA BUNU DESTEKLER BİÇİMDE ZOR DURUMDA İKEN SALDIRGAN DİĞER DURUMLARDA SAKİN OLMASINI BİLEN BİR SAVAŞ SANATIDIR.
ALPAGU SİZİN ÖZ MALINIZ
 
TÜRK SAVAŞ SANATI ALPAGU
01- HUN BOKSU
02- TURON
03- KOBOS
04- ABA GÜREŞİ
05- TEREKEME DÖVÜŞÜ
06- KURAŞ
07- GÜREŞ - KÖREŞ
08- KUŞAK GÜREŞİ
09- YATAĞAN(Türk Kılıcı)
10- KEMANKEŞLİK (Ok ve Yay )
11- TEPÜK
12- ATLI GÜREŞ
13- ATLI OKÇULUK
14- OBA BOKSU
15-OĞUZ KÖREŞİ
16-SIR SAVAŞ SANATI
SPORLARININ BİRLEŞTİĞİ MERKEZDİR.
ALT BRANŞLAR
 
TÜRK KILIC SANATI
TUĞ ( UCU AT KUYRUĞUNDAN PÜSKÜLLÜ MIZRAK)
BOO (1.20 CM UZUNLUĞUNDA FIRINLANMIŞ SOPA)
YAY (KEMANKEŞLİK)
 
toplam 129703 ziyaretçi (278930 klik) kişi ziyaret etti
WORLD ALPAGU FEDERATION TURKIS MARTIAL ARTS Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol